Neler Oluyor Dünyada?
Ülkemiz ve dünya hakkında bazı tahminler & görüşler
Bi yandan programlama bi yandan yapay zeka bi yandan anime inceleme derken yavaş yavaş beynimin içine dönüştürdüğüm bloguma bir kere daha hoş geldiniz. Bu yazıda son günlerde Suriye’de yaşananlardan başlayarak geleceğe yönelik olarak dünya ve ülkemiz hakkında bazı tahminlerde bulunacağım & görüşlerimi belirteceğim. Fakat en baştan söylemeliyim ki yapacağım bu tahminlerin ve görüşlerimin ne kadarının tutup tutmayacağını gram önemsemiyorum. Tamamı yanlış da olabilir. Vakit geçip yeni olaylar oldukça yeni düşünceler de olabilir veya var olanlar değişebilir. Kimseyi bi şeylere ikna etme ya da kimsenin kafasına bi şey sokma gibi görevler de edinmedim kendime. Sadece düşünüyor ve eğleniyorum, bu kadar.
Başlayalım.
Suriye demiştim. Doğrudan yazayım, evet bu olayların faydamıza olduğunu düşünüyorum ve hayır bu olayların İsrail, Amerika (kısmen), Rusya veya İran’a ve PKK’ya yarayacağını (özellikle uzun vadede) düşünmüyorum. Peki muhalifler bizim kontrolümüzde miydi? Bir kısmı için evet. Her türlü eğitimlerini, yedikleri içtikleri her şeyi bizim temin ettiğimiz gruplar var. Peki muhalifler arasında İsrail ve Amerika’dan destek gören var mıydı, evet vardı. Ama bu noktada insanların kaçırdığı şeyler olduğunu düşünüyorum.
Şimdi iki dakika burayı bırakıp Doğu Türkistan’a gidelim. Doğu Türkistan’daki kardeşlerimiz zulme uğruyor muyor mu, evet hem de en beter şekilde. Peki Amerika Doğu Türkistan’daki zulme “karşı” mı, evet. Peki Amerika çok iyi bir devlet olduğu için, dünyaya adalet dağıttığı için, oradaki Türkleri çok sevdiği için mi karşı bu duruma? Hayır. Çünkü Doğu Türkistan, Çin’e zarar vermek için kullanabileceği herhangi bir sebep, sadece o kadar. Benzer şekilde mesela Rusya’da Kur’an yaktığı için hapis cezası alan biri vardı geçenlerde. Bu Rusya’nın Müslümanların dostu olduğu ve sevdiği manasına mı geliyor? Hayır. Rusya bir imparatorluk, içerisinde de bir sürü Müslüman nüfus var, tabii ki böyle hareket edecek. Suriye’de insanların kafasına bomba yağdıran da Rusya’ydı.
Bizim insan olarak “nefret ettiğimiz” devletler olabilir. Ne bileyim Amerika’ya şeytan diyebiliriz, Rusya’ya iblis diyebiliriz, İngiltere’ye sabaha kadar sövebiliriz ama devletler arası ilişkiler böyle yürümüyor. Bu sürekli söylenen ve sürekli unutulan bir şey maalesef. Biraz da halkımızın duygusal yapısından kaynaklı da olabilir.
Neyse tekrar Suriye’ye dönelim. Bir kesim sürekli olarak şu tarzda bir yorumda bulunuyor “yauuuvv bu muhalifler hep Amerika’nın İsrail’in adamları asıl amaç Büyük Ortadoğu Projesi’ni gerçekleştirmek onların piyonu olduk” gibi. Ben böyle eziklerin ezik ezik düşüncelerinden ve artık en az 20-30 yıl öncesinin laflarını konuşmalarından çok sıkıldım. Dünya değişiyor güzel kardeşim, sen de azıcık kendini güncelle nolursun. Biraz kendin fikir üretmeye çalış illa birilerinin peşinden gidip tapmana ve onların fikirlerini sahiplenmene de gerek yok. Peki ne oldu? Gerçekten biz bir piyon muyuz veya oyuna mı geliyoruz? İlk olarak kimin ne kazandığına bakalım.
Türkiye olarak iyisiyle kötüsüyle milyonlarca Suriyeliye ~13 yıl kadar ev sahipliği yaptık ve bu insanlara bu şekilde arka çıkan tek ülkeydik diyebiliriz. Tabii ki ırkçı söylemler davranışlar veya bu insanlardan faydalanma gibi şeyler yaşandı, bu ne yazık ki kaçınılmaz. Fakat ülkeye bir anda gelen nüfusu düşündüğümüzde yaşanabilecek çok büyük felaket senaryolarından hiçbiri yaşanmadı diyebiliriz. Bir de internete çok bakmayın cidden, İblis hesap açıp ordu kuracağını ilan etse katılacak insanlarla dolu burası. O yüzden daha çok kötülükleri görüyoruz. Ben eminim ki içimizdeki iyi insanlar kat kat daha fazla, sadece iyilikler o kadar çarpıcı olmuyor. İki taraf için de zor bir süreçti, Suriyeliler de bir anda kendini evinden olmuş buldu ve ne yapacağını bilemez halde geldi hiç bilmediği yere sığındı sonuçta kolay değil. Olaylar böyle oldu şöyle başladıyı falan geçiyorum ama aşağı yukarı geçer not alacak bi performans gösterdiğimizi düşünüyorum kısaca. Ve tabii ki bu kadar insanın iyi kötü gönlünü kazanmak ülkeye de faydalı olacaktır. Beraber işler yapılır, bir sürü akrabalıklar falan zaten kurulmuştur, bir bağ var yani artık arada.
Tabii ki insanların “kalplerinde” iyi şekilde yer etmek birçok fırsat açacaktır birçok alanda. Bir diğer meseleyse özellikle son zamanlarda bu ırkçı aşağılık provokatör köpekler iyice kudurmaya başlamıştı malum, gerçekten daha büyük felaketler yaşanabilirdi. Ekonominin iyice kötüye gitmesi de bu durumları tetikliyor tabii. O yüzden bu açıdan da halkta bir rahatlama yaşandığını düşünüyorum. Ek olarak şey diyen insan da çok gördüm “Suriyeli kardeşlerimiz bizi affetsin ki ben diğerlerinin lafına uydum kalbimi kapatmışım” gibisinden. Ya kolay değil sonuçta bu kadar ekonomik sıkıntı içinde sürekli olarak “bak senin hakkını bu yiyo” provokasyonuna kapılmamak. Çok yüklenmek de istemiyorum ama keşke “ya ben neyi savunuyorum neyin peşinden gidiyorum acaba” diye biraz daha düşünse keşke insanımız gaza gelmeden önce. Ama insanlık işte.
Bizim için çok önemli bir başka mesele de sınırımızdaki PKK devletiydi tabii ki. O da eziliyor şu anda kendi eğitip donattığımız gruplar tarafından. Elbette ki her türlü istihbarat desteğini falan da sağlıyoruz, sahada çok iyi çalışıyorlar valla Allah kolaylık versin. Topçu atışları + siha desteği vs de yine aynı şekilde. Duruma bağlı olarak PKK için farklı senaryolar var ileride yazacağım.
İsrail’e geçmeden önce ülkemizle alakalı eklemek istediğim birkaç şey daha var ya. Bizim ordumuz gerçekten artık çok güçlü ve gerçekten bunun farkında değil insanımız pek, inanın dışarıdan daha iyi görünüyor. Ortadoğu’daki tüm ülkelelerin ve örgütlerin tüm askeri gücünü bir araya getirseniz bizimle baş edecek seviyede değiller öyle söyleyeyim. Daha fazlası da lazım tabii ki, her zaman için. Silah olunca illa başkalarının “oyununda” parça olmuyorsunuz işte. Amerika’nın, Rusya’nın, İsrail’in planları olduğu gibi siz de bir “Türkiye’nin planı” tasarlayabiliyorsunuz, kendi hamlenizi yapabiliyorsunuz. Köle zihinli ezikler umarım biraz böyle düşünebilir ve dünyaya kendi ülkesinin penceresinden bakabilir.
İlerleyen süreçte Suriye’nin hava sahasının güvenliğini de biz sağlayabiliriz. Şu an için de sahada bir çeşit istihbarat savaşları dönüyor bakalım neler olacak.
İsrail’e gelelim, İsrail ne kazandı? Bugünlerde sürekli olarak işte İsrail şurayı vurdu donanmayı uçurdu şu binayı yıktı falan haberler düşüyor. Golan Tepeleri meselesi var bir de. Dostlar ilk olarak Golan Tepeleri yeni işgal edilen bir yer değil, 50+ yıllık mesele. İkinci olarak 3-5 tankla gelip Suriye’yi topraklarına katacak da değiller merak etmeyin. Tahrik ediyorlar, İsrail işte, karşılık verilecek zaman değil. Önce bi hükümet kurulsun ortalık toparlansın biraz. İsrail’le alakalı olarak bir de şey deniliyor işte Hizbullah’a silah Suriye üzerinden gidiyordu ve onun yolu kesildi falan. Sevgili arkadaşlar bu uzun vadede İsrail’in işine gelecek bir şey değil ki. İsrail savaşmadan var olamaz. “Tehdit altındayım” propagandası yapmak zorunda, “bakın beni dövüyorlar” diyebilmek zorunda dünyaya. Bu zamana kadar da bu fırsatı İran hep verdi İsrail’e. Birbirlerini böyle kolladılar. İran’daki yönetim kendi halkına diyordu ki “bakın bu Yahudilerle bi tek biz savaşıyoruz onlara füze (:d) atıyoruz”, böylelikle İsrail diyordu ki “bakın bu Müslümanlar bize böyle yapıyo, yalnızız biz burada, zaten anamızı babamızı da böyle yakıyolardı”. İsrail içindeki protestoları kesmeye de yardımcı oluyor tabii böyle şeyler.
Dediğim gibi İsrail kan dökmeden hayatta kalamaz. Bir devlet gelenekleri yok, örgütten halliceler. Yakın zamanda onların da sessizleşmeleri için Netanyahu’nun başına bir şeyler gelebilir. Bu suikast olur, darbe olur ne bileyim tutuklanma kararı olur ama olur yani. Sonrasında İsrail’in işlediği tüm suçlar onun üzerine atılır ve hooop geri kalan İsrail aklanır. Almanya gibi işte, sanki herkesi Hitler yaktı tek tek. Bölgedeki gücümüzden dolayı İsrail’in diğer devletlerle anlaşabilmek için bizden arabulucu olmamızı istemesini bile bekleyebiliriz.
Bu arada bir Filistin devleti de muhtemelen kurulacaktır.
İran’ın Müslüman dünyasına verdiği zararın belki İsrail’den bile fazla olabileceğini düşünüyorum. Bunu bir abartı ya da şaka olarak düşünmeyin. Hatta şunu iddia edebilirim ki İran ve İsrail bu zamana kadar birbirlerine bir kez olsun düşmanlık yapmamışlardır. İran’daki devrim öncesinde de zaten istihbaratlarının nasıl beraber çalıştığını, Mossad’ın Filistinlileri katledebilmesi için İran’ın nasıl destek verdiğini azıcık araştırmayla görebilirsiniz. Bir fun fact olarak da İran’da devrim gerçekleşmeden önce yönetimdekiler Mossad’dan destek istiyor. Fakat Mossad engel olmak yerine Humeyni’nin yaşamasını - devrimi destekliyor. “Sebebi nedir”e gelecek olursak da dediğim gibi İsrail’in var olabilmesi için kan dökmesi lazım. Çünkü kendilerini rastgele bir devletten ziyade terör örgütü olarak tanımlamak daha doğru olacaktır. Bir düşmana ihtiyaçları vardı ve İran’ın başına bir “İslamcı” geçirip bu düşmanı yarattılar, olay bundan ibaret. İran’ın asıl “devlet aklı” dediğimiz yapısında Yahudi etkisi çok fazladır, Dailer ve Yahudiler tarafından idare edilir.
İran Suriye’de tamamen kaybetti. Her şeyiyle yani, bitti artık. Onların sonu da gelecektir. Artık darbe mi olur, ülke mi parçalanır bilemem ama İran böyle kalmayacak.
Rusya’ya gelecek olursak tüm varlıklarının Suriye’den gideceğini pek düşünmüyorum. Muhtemelen Lazkiye’de limanları falan olur öyle takılırlar. Ama onun dışında bölgede pek bir güçleri kalmayacaktır.
Amerika’nın çıkarına birazdan geleceğim.
Devletler dışında bir de sınırımızdaki eşşşşşeklere gelelim. Efendilerinin kendilerini kurtaracağına, kendilerinin çok önemli olduğunu düşünen, efendilerinin kendilerine büyük bir devlet vereceğine iman eden eşşeklere. Arkadaşlar ortaya bir “plan” konulması demek bu plan %100 gerçekleşecek demek değildir. Bu ülkeyi seven, terörden bıkan ve beraber yaşamak isteyen Kürtler bu ülkenin insanıdır, kardeşlerimizdir. Evet büyük bir Kürdistan kurulması projesi vardı ve yıllarca denediler, uğraştılar ama yok yani bölünme yok, olmuyor, olmayacak da. Hala birilerinden medet uman eşşeklerin efendileri de anladı bunu, fazlasıyla para da akıttılar zaten bu iş için, arada petrolleri de götürdüler tabii. Her ne kadar artık büyük bir Kürt devleti kurulması projesi olmasa da Amerika PKK’nın bulunduğu noktalarda var olmaya devam etmesini istiyordu petrolden dolayı. Fakat bunun olması da öyle kolay değil. Orada yaşayan halk PKK’yı istemiyor, örgüte de zorla katılan bir sürü grup var. Bir çeşit isyan başladıktan sonra da zaten bu başka bir isyanı tetikliyor, artık Esed de yok, savaşan bir SMO ve destekleyen bir Türkiye var, cesaret geliyor. Dolayısıyla örgütün Suriye’de tamamen yok olması çok olası. Zorla katılan gruplar zaten birer birer ayrılacaktır. Bir başka ihtimal olarak da tamamen yok olmadan küçük bir alanda kalırlar fakat bizim istediğimiz gibi hareket edecek şekilde. Ben tamamen yok edilmelerinden yanayım tabii ama bakalım. En azından Suriye’den gelen bir terör tehdidi artık olmayacaktır diye düşünüyorum. Böyle yapılar güç neredeyse oraya kayar biraz da, meyleder. Baktılar Amerika çekiliyor, e Rusya da yok, kaldılar bizimle baş başa. Ama dediğim gibi, en azından emin olabilirler ki büyük Kürt devleti olayı yok artık, bitti gitti. Efendileri umudu kesti bunlardan. Güneş çıkınca ay da yıldız da kaybolur diyorlardı. Size gün yüzü yok kardeşim.
Devam etmeden önce burada genel bir şeyler yazmak istiyorum. Eğer bir devletseniz elinizdeki en önemli şey hukuk, demokrasi, adalet, para vs değil, silahtır. Silahınız kadar konuşursunuz. Bakın çok basit bir örnek vereyim. Bir odada 10 kişi olduğunuzu düşünün. Kimse birbiriyle dost ya da düşman değil, rastgele 10 kişi. Ve kim en zenginse bu gruba onun öncülük etmesini istiyorsunuz. Herkes cebinden parasını çıkarıp masaya koyuyor. Ama içlerinden birisi masaya parasını değil silahını koyuyor. Şimdiiii odadaki en zengin kişi kimdir? Tabii ki silahı olandır. Elinizde silah yoksa geri kalan hiçbir şeyinizin önemi yoktur. Silahı olanın istediği kadar konuşabilirsiniz. Japonya, Almanya, Güney Kore gibi ülkelere bakalım mesela. Paraları var, demokrasi falan bi şekilde işleyen sistemleri var. Fakat Amerika ne kadar isterse o kadar konuşabilirler. Amerika tam bir savaş makinesi şu anda. Dünyaya kan gözyaşı katliam satıyor. Ya aslında dünyadaki adını duyduğunuz hemen her devletin başındakilerde bok gibi olaylar dönüyor ama oralara girmek de istemiyorum hiç. Şimdilik çok komploya giresim gelmedi.
Şimdiiiii Amerika’ya gelelim. Amerika’nın bu durumlardan bir çıkarı var mı yoksa PKK da giderse tamamen kayba mı uğramış olacak? Dostlar bu noktadan itibaren başka bir konuya geçeceğiz: 3. Dünya Savaşı. Her gün bambaşka olaylar gördüğümüz için belki unutmuşsunuzdur ama şöyle ufak bir hatırlatma yapayım, geçtiğimiz 1-1.5 yılda bir sürü suikast yaşandı. Örneğin İsmail Haniye suikasti - ki bunun sorumlusunun da %100 İran olduğuna emin olabilirsiniz - ya da Yahya Sinvar’ın şehit edilmesi, Hasan Nasrallah’ın yine İsrail tarafından katledilmesi, sonra yine Hizbullah’ta bir sürü üst düzey yönetici bir şeylerden sorumlu kişilerin birer birer nokta atışı indirilmesi vs. Ortadoğu’da artık bu “örgüt” olarak görülen yapılara gerek kalmadığına karar verildiğini düşünüyorum. Ek olarak, Ortadoğu’da bir “sakinlik” dönemine girilmesi gerektiğine karar verildiğini düşünüyorum, Amerika tarafından.
Dolayısıyla Suriye’de de artık bir çeşit barış dönemi gelmesi gerekiyordu. Peki neden? Çünkü 3. Dünya Savaşı’nın artık Orta Asya’da başlaması ve Çin’in zarara uğratılması (Hindistan kullanılarak) gerekiyor. Amerika tarafından bu bir an önce gerçekleştirilemediği takdirde ileride Amerika’nın esamesi bile okunmayabilir. Geçen her saniye Çin’e yarıyor. Silah ve teknoloji gücü olarak ikisi arasında büyük fark var hâlâ ama yine de daha fazla gecikmemesi lazım. Tabii “neden böyle olsun ki” gibi net sebepler sorabilirsiniz. Burada birazcık komploya gireceğim. Çin’in arkasındaki asıl güç İngiltere. İngiltere’den de ziyade İngiltere içerisindeki para sahipleri, “aileler” :p. Fakat bu aileleri para sahiplerini falan da bir şey sanmayın. Dünyayı falan yönetmiyorlar, onlar da birilerinin bi şeyleri sadece. İlerleyen kısımda iyice komploya girip bu sebepler kısmını daha detaylandıracağım fakat onları okumak istemeyenler için şimdilik başka öngörülerimi söyleyeyim.
Eğer bu savaş beklediğim şekilde çıkarsa ve Çin zarara uğratılabilirse o halde Çin’in parçalanışını izleyebiliriz ve bu parçalardan birini Doğu Türkistan olarak görebiliriz. İnşallah diyelim tabii. Şimdi İrancı ya da ezik bir mal olarak olayı yorumlayacak olsaydık mesela “yauuuvvv demek Amerika’nın planlarını destekliyon heeeee pühhhhhhh” gibi bakabilirdik bu olaya. Ama çok şükür mal olmadığımız için bakmıyoruz, bizim isteğimiz Doğu Türkistan’daki kardeşlerin mutlu olması, gerisi bizi bağlamaz.
Böyle bir savaş çıktığı takdirde savaşacak başlıca ülkelerin Çin ve Hindistan olacağını düşünüyorum. Elbette ki bunlara ek olarak Pakistan’dır, Tayvan’dır, Güney/Kuzey Kore’dir, hatta Japonya’dır falan katılmalarını bekleyebiliriz. Dehşetli bir kıyım yaşanacaktır. İnsanlık tarihinde hiç olmadığı ve olmayacağı kadar kan dökülecektir muhtemelen. Elbette ki 3+ milyar insanın birbirine girmesinden dünyadaki herkes etkilenir. Göçler yaşanır, ekonomiler sıkıntıya girer iyice çünkü Çin dünyanın fabrikası şu an. Sıkıntı çekeceğiz illa ki. Fakat ülkemizin bu savaşta aktif olarak savaşacağını düşünmüyorum. Belki kağıt üstünde bi tarafta yer alabiliriz ya da ufak tefek bi şeyler yapabiliriz ama öyle toplu savaş beklemeyiniz.
Bu arada savaş herhangi bir sebepten çıkabilir. Mesele “savaşın zamanının gelmiş olması”dır. Eğer o zaman geldiyse biri birinin kafasına taş attı diye bile çıkabilir. Ya da ne bileyim birinin kayığı başkasının suyunda batar falan. Başlıca savaşacak iki ülke Çin ve Hindistan olsa da savaş illa bu iki ülke arasında başlamak zorunda da değil.
Dikkat ettiyseniz Asya’da olmasına rağmen yazmadığım büyük bir ülke var, Rusya. Rusya her ne kadar Çin’le poz kesse de bu savaşta aktif savaşacağını veya Çin’in yanında yer alacağını düşünmüyorum. Çünkü Çin Rusya’nın doğal düşmanıdır. Dost olmak istese de bi yere kadar. Sebebiyse çok basit ve anlaşılabilir, Rusya’nın kocamaaaaaaaan arazileri var fakat azıcık bir nüfusu. Çin’deyse ağzına kadar insan dolu. Ve bir savaş başladığında öyle bir göç akımı da başlar ki kavimler göçü mumla aranabilir. Elbette ki bu kadar insan kafalarının hemen üstündeki bomboş arazilerle dolu Rusya’ya da yönelecektir. Bu noktada Rusya’nın bu göçleri durdurabilmek için Türk devletleriyle beraber hareket etmesini bekleyebiliriz. Rusya’nın sınırlarını koruma görevi yapabilirler. Haritayı açıp bakarsanız daha iyi anlarsınız.
Tüm bu süreç boyunca Rusya hem bizle hem diğer Türk devletleriyle elinden geldiği kadar takışmamaya çalışacaktır. Örneğin Libya’da ve Suriye’de Rusya’yla karşı karşıyaydık fakat Azerbaycan işgal edilen topraklarını kurtarırken ve biz onları desteklerken Rusya dokunmadı bile, yem etti Ermenileri. Başka birçok alanda da Rusya’yla yaptığımız birçok anlaşma var yine, şu an için bize ihtiyaçları var.
Burada ufak bir şey daha eklemek istiyorum. Rusya’nın ABD’yle de düşman olduğunu düşünmüyorum. Tüm bu Ukrayna’nın işgali sürecinde yaşanan şey aslında basitçe şu oldu: Amerika gelip Rus korkusu yayarak Avrupa’ya çöktü - ki Fransa falan “Artık NATO’ya ihtiyacımız yok” gibi şeyler söylemeye başlamıştı, o sesler kesildi. Rusya da Ukrayna’ya çöktü, Kırım’ı konuşan bile yok artık Rusya toprağı olduğu herkesin akıllarında kabul edildi. Birçok açıdan win-win diyebiliriz tabii ama devletler arasında yine net düşmanlık ya da net dostluk yoktur, bunu da tekrar söyleyeyim.
Yakın zamanda Netanyahu’nun başına bir şey gelmesi olasılığını yüksek gördüğüm gibi aynısını Zelenski için de düşünüyorum. Orada da artık bir sakinlik olması gerekebilir. Zelenski ülkeden kaçabilir, vatan haini olabilir, öldürülebilir, herhangi bir şey. Fakat onun da vakti az kaldı diye düşünüyorum. Devamında Ukrayna Moldova’dan hallice minik bir Avrupa ülkesi olarak yaşamına devam eder. Devlet aklı/tecrübesi denilen şey aslında böyle anlarda devreye girmesi gereken bir şey. Ukrayna’da da böyle bir şey olmadığı için clown herifin tekine ülkeyi yok ettirttiler işte.
Savaşın başlarında İstanbul’da iki ülkeyi bir araya getirdiğimizde (ki bu da bayağı yerinde ve güzel bir hamleydi) Rusya Ukrayna’nın şartlarını kabul etmişti aslında. Fakat bu yaşandığı anda İngiltere hemen devreye girdi ve Ukrayna’ya kendi sunduğu maddeleri geri çektirtti, anlaşma iptal oldu. Bakın İngilizlerin hiç adı bile yok ortada ama dünyada gördüğünüz herhangi bir kargaşanın arkasında kesinlikle bir parmakları vardır. Burada şu güzel sözü hatırlıyoruz: “Bir nehirde iki balık kavga ediyorsa oradan az önce uzun bacaklı bir İngiliz geçmiştir”.
Dünyanın yeni üretim bölgesinin Ortadoğu olmasını bekleyebiliriz - Asya’dan buraya kaymasını yani.
Yavaştan iyice komplo kısmına girmeden önce ülkemizle alakalı birkaç öngörü daha yazmak istiyorum. Bölgede gücümüz ve etkinliğimiz artmaya devam edecek. Ortadoğu’nun “ağası” biz olacağız. Musul ve Kerkük meselelerinin yeniden gündeme gelmesini de bekleyiniz, oralardan da alacaklarımız var. En azından petrol gelirleri olarak.
Anayasanın 3. maddesinin değişip eyalet sistemine geçilmesi ihtimalini de yazmıştım daha önceden ama buna artık biraz daha soğuk bakıyorum. Yine de belli de olmaz.
Suriye içerisinden şehirsel/bölgesel olarak bize bağlanmakla alakalı sesler yükselebilir. Fakat bunun olup olmaması çok önemli değil. Sınırlarımız güvenli olsun, bölgede sözümüz geçiyor olsun bizim için yeterli. İnsanlar hangi bayrak altında yaşamak istiyorsa yaşasın (bizim hoşumuza gidenler arasından).
Biraz daha belirsiz tahminler olarak ilerleyen zamanlarda İstanbul’un statüsüyle alakalı meseleler gündeme gelebilir. Bu yeni başkent olmak gibi bir şey de olabilir, dini bir merkez gibi de olabilir. Halifeliğin gelmesi gibi değil de, daha çok Vatikan’a benzer bir şey.
3. Dünya Savaşı’nda aktif savaşmayacak olsak bile İsrail’in yok edileceği savaşta başı çekeceğimizi düşünüyorum. Bu savaşı dini kaynaklarda “kıyamet savaşı” ya da “armageddon” olarak da bulabilirsiniz, o savaş işte. Bu savaşın öncesinde (belki de başlamadan hemen önce) Mescidi Aksa’nın yıkılmasını ve Yahudilerin oraya kendi mabetlerini inşa etmelerini bekleyebiliriz. Ek olarak İsrail’le sınır komşuları haline gelmemiz de olası. Yine bu savaşta da büyük bir kıyım yaşanır. 4 değil de belki 3.5. Dünya Savaşı diyebiliriz buna da. Ek olarak tüm Müslüman ülkelerin Türkiye’nin yanında yer alacağını düşünmüyorum. Tüm başka inançtan olan devletlerin de İsrail’in yanında yer alacağını düşünmüyorum (Özellikle Rusya Türkiye’nin yanında yer alır gibi geliyor ama bakalım). Vakit olarak da bilemiyorum fakat 25 yıl içinde yaşanıp bitebilir gibi bir tahminde bulunacağım. Ortadoğu’daki sükûnet çok uzun sürmez yani.
İç siyasetten gündemden hemen hiç bahsetmedim çünkü açıkçası pek sarmıyor. Diyecek pek fazla bir şey yok, ekonomi bitik halde ve kriz yaşayacağız, yaşayıp atlatmak zorundayız bunun bi çıkış yolu yok. Belki başka bi yazıda blokzincir meselesiyle de birleştirerek bi şeyler yazarım. Liyakattır toplumun ahlakıdır vs bunlar da felaket bi durumda ama bilmiyorum artık neler olur, bakalım. Diyeceğim tek şey hiçbir siyasetçinin peşine mal gibi takılıp gitmeyin, kendi fikirleriniz olsun, oyunu atıyorsan yine at. Sonra KK’yı dünyanın en iyi insanı falan sanıyorsunuz yazık yani insanın onuru kırılır be.
Ufak bir şey daha, twitter’da takip edenler belki hatırlıyordur daha önceden Fransa’nın sömürgeleri tarafından kovulacağını da yazmıştım. Fransa’nın sadece Fransa sınırları içerisine hapsedilmesini bekleyebiliriz, o da bitti artık. Bu arada Afrika’da da çok iyi çalışıyoruz Türkiye olarak. Rusya ve Çin de aynı şekilde iyi çalışıyor. Sömürgeci Avrupalılar gibi değil de beraber ortaklık kuracağımız iş yapacağımız kişiler olarak gidiyoruz ve gidiyorlar.
Neyse şimdi biraz daha komploya girmek istiyorum, hehe. Yine de baştan söyleyeyim, inandığınız şeylerden başka hiçbir şeye açık değilseniz okumamanızı tavsiye ederim, rahatsız edebilir. Ya da hikaye gibi okuyun eğlenceli olur belki.
Bazen insanlar şey soruyor bana, “takip ettiğin birileri var mı” gibisinden. Aslında öyle net olarak takip ettiğim fanı olduğum ya da “ya bu adam ne diyorsa doğrudur” dediğim kimse yok. Ne bulursam bakınıyorum, değerlendiriyorum ve yorumlar yapıyorum, bundan ibaret. En başta da dediğim gibi bu yorumların doğru olup olmaması da umurumda bile değil. Dikkat edilmesi gereken temel şey bilgiyi aldığınız kişinin/yerin hangi görüşte olduğu - ya da neye hizmet ettiği. Yorumunuzu bu da fazlasıyla etkileyecektir. Mümkün olduğunca çeşitli yerlerden bakmak daha iyi bir yorum getirebilmeye yardımcı olur.
Fakat dünyadaki olayları değerlendirirken din konusu kesinlikle ama kesinlikle bir kenara atılmamalı, inancınızdan bağımsız olarak. Sizin neye inandığınızın bir önemi yok, dünyayı etkileyen kişilerin ve yapıların neye hizmet ettiği önemli. Ama ben kendi baktığım noktayı da anlatayım.
Dünyanın genel haline baktığımızda bir Müslüman olarak ben ennnnnnnnnn geriye, “her şeyin başladığı” noktaya gidiyorum ve gördüğüm şey şu anda dünyada “İblis’in vaadini gerçekleştirdiği” oluyor. Kan döküyor, insanları birbirine kırdırıyor, yok ettiriyor, yoldan saptırıyor. Dünyadaki tüm para sistemi faiz üzerine kurulu, alın terinizle kazandığınız para bile tamamen “temiz” olamıyor bu sistem yüzünden (bu yüzden sadaka fln verin sağa sola yardım edin iyi olur paranız temizlenir Allah kabul etsin). İblis bir sistem kuracak olsaydı işte tam olarak böyle bir sistem olurdu diyebiliyorum.
Şimdi İblis deyince bunu bir varlık değil de “bir düşünce” ya da “kötülük kavramını karşılayan bir ‘şey’” gibi düşünebiliyor insanlar, hani hayali bir şey olarak, böyle bir varlık yokmuş gibi. Benim bakış açım bu değil. Doğrudan varlık olarak İblis’i kastediyorum. Hani şu kovulmuş olan. Şöyle düşünelim. İnsan değilsiniz, insanlığı yoldan çıkarmak, birbirine kırdırmak, isyan ettirmek, mutsuz etmek istiyorsunuz. Nasıl bir yol izlerdiniz?
Benim izleyeceğim yol şu olurdu: Tek tek dünyadaki herkesle uğraşmak yerine, insanların arasından bir kısmı seçer ve onlara kendi gücümden, bilgimden verirdim, onları yoldaşım yapardım. Verdiğim güçle onları kör ederdim. İnsan güce bayılır, aldıkça daha da fazlasını ister. Sonrası da kolay zaten, birbirlerinin kanını dökeceklerdir.
Bu noktada mitolojilere ya da farklı dini kaynaklara baktığımızda şeytanların insanların ırzına geçtiği gibi hikayeler de görebiliriz fakat bu kısma bir şey diyemeyeceğim için geçiyorum, not olarak düşmek istedim.
Asıl “düşman”ın İblis olduğu görüşünden bahsettiğimde bunu ilk başta inanılmaz veya aşırı bir düşünce olarak gören insanlar oldu (inançlı kişiler dahil olarak), sonradan kafalarına yatıyor tabii ama. Gördüğüm kadarıyla nedense İblis sadece dini hikâyelerde var olan - günümüzde yok olmuş, pasif/tembel bir karaktermiş gibi bir algı var. Fakat, onun hakkında birçok şey söyleyebiliriz ama ona tembel demek haksızlık olacaktır. İblis İblis olsa da ateist değil sdkjhdsjh Allah’a verdiği bir söz var, onun için çabalıyor.
Az önce de dediğim gibi dünyayı aileler, para sahipleri falan yönetmiyor. Paranın da bir önemi yok, kağıt alır basar geçersin. Parayı para yapan da silah, dediğim gibi.
Bu “aileler”i de ortak hedefe hareket eden yapılar gibi düşünmemek lazım yine, insan oldukları için kendi aralarında güç kavgasına düşüyor onlar da. Ek olarak dünyayı Yahudiler de yönetmiyor, onların da bir önemi yok. İsrail dediğiniz terör devleti sonsuz katliam yetkisine rağmen bir Filistin’le bile başa çıkamıyor. O kadar gücü kuvveti olsaydı ve gerçekten her şeyi yönetiyor olsaydı, her şey onların lehine çalışıyor olsaydı, onlarca yıldır o kadar alanda sıkışıp kalmazdı.
İnsanlara “dışarıdan” baktığınızda her şey kullanabileceğiniz bir araçtır. Müslüman, Hristiyan, Yahudi ya da herhangi bir dine mensup olmanız gerekmiyor. Fakat insanların inandıkları şeyleri alıp onların aleyhine kullanabilirsiniz. Kehanetler uydurabilir ve onları inandıkları kehanetlerin peşinde sürükleyebilirsiniz mesela. İnandıkları şeylerin doğru ya da yanlış olduğundan bağımsız tamamen.
Tabii semavi dinlerin dışında farklı inançlar da var. Dünyayı yönettiğini düşünen kişilerin inancındaysa İblis “kötülerin başı” değil, “insanların tarafında” olan varlık. Fakat “oyuna getiriliyor” ve onun yerini “hak etmeyen” bir Tanrı alıyor, gibi.
Kıyamet savaşından bahsetmiştim mesela yukarıda. Tekrardan İblis bakış açısına dönelim. 3. Dünya Savaşı gibi bir savaşın ardından bir de üstüne din sebepli çok büyük bir savaş yaşanırsa, insanlar birbirini kırar geçerse, her yere acı yayılırsa bu neyi sağlar/neye sebep olur? İnsanların dinlerden uzaklaşmasını ve nefret etmesini. Hatta tüm dinlerin yasaklanmasını. “Artık yeter, yıllardır bu dinler yüzünden döktüğümüz kan yetmedi mi?” denilmesini. İşte İblis için asıl kazanç da bu olacaktır. Tabii bunlar sadece fikir yürütme dediğim gibi ve inançlı biriyseniz hikayenin “iyi” sonlu olacağının spoilerını da yedik zaten. İblis insanlığa tuzak kuruyor olabilir ama biz de tuzak kuranların en hayırlısına iman ediyoruz, rahat olun ;)
Neyse fazlasıyla uzun bir yazı oldu ve bence yeterli bu kadarı. Daha fazla komploya giresim de gelmedi. Tekrar ve tekrar söylemek istiyorum ki yazdığım şeylerin gelecekte doğru çıkıp çıkmamasıyla gram ilgilenmiyorum. Bu bir eğlence benim için. Her ne kadar yazdığım şeyler gerçekleşirse çok eğlenceli bir dünya olmayacak olsa da.
Kişiler olarak genel gidişatı değiştirmek için yapabileceğimiz pek fazla bir şey yok maalesef - aslında maalesef de değil ya, olacak olan oluyor sadece. İnançlı biriyseniz, yine İblis’in baş düşman olduğu fikrinden yola çıkarak yapabileceğimiz en iyi şey onun hoşuna gitmeyecek şekilde iyi bir Müslüman olabilmek olur, bu da yine onunla savaşmanın bir şekli olacaktır. Güzelce yaşamaya çalışın, çok endişelenmeyin, olacak olan olur. Dünya işte bir şekilde gidiyor. Ki inançlı biriyseniz zaten dediğim gibi bu spoilerlı bir hikaye.
Bir öneri verecek olsam sevdiğiniz insanları ihmal etmeyin derdim. Gerisi yalan, ölüm gerçek.
Bugün varız, yarın bir hayalden ibaretiz.